17 Eylül 2011 Cumartesi

Güncellemeler 20: It's always better on holiday

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf2SjDDnJNkxJwjuAU45byFH6eFoMDfRT0GOX65TBfI8XoqVkQHJJTYK7hjX_E1087jXZbDGVDGB1eUmmlNKjP-869A4KBwS23qFEnAW4WyCjs6niTaNLXGZx4baEzFqUk-dGjnTUoKWY/s1600/Holiday-September-1952.jpg

***Güncelleme yazıları can simidim. Blogdan koptuğumda, konu sıkıntısı çektiğimde kesinlikle imdadıma yetişiyorlar. Beni tekrar yazma konusunda motive ediyorlar.

***Kendimle ilgili yazıyorum burada. Kendimi anlatıyorum. Genellikle hayatımdaki dramalar arttığında yazılarım da artıyor. O yüzden az yazdığım zamanlar, ya hayatımdan memnun olduğum, ya da yazamayacak kadar hızlı ilerleyen boşluk periyodlarına denk geliyorlar. Blogu boşladığım bu bir iki ay da o boşluk periyoduna denk geldi.

***Boşluk? Boşluk, yoğun olarak çalıştığım, duygusal anlamda bir gelişme olmadığı gibi anlamsız etkileşimlerin yaşandığı zamanlar... Yanlış anlaşılmak istemem, hayatıma bir anlığına bile olsa giren her insana saygım var, ancak yaşanan her şeyin bir iz bıraktığını söyleyemem.

***Bu boşlukta 2 ay öncesinde yaşadığım yıpranmanın da payı var sanırım. İşin ilginç yanı bu deneyim. 10 yıldır kendi içimde büyüttüğüm ve bir çok defa kendini yaşadığım ilişkilerde ve kimi blog yazılarımda gösteren bir problemin de çözümü oldu. İki travmanın birbirini nötrlemesi ilginç bir deneyim. Burada bir kaç defa bahsettiğim, başarısız ilişkilerimde kendime bahane(ya da sebep) olarak gösterdiğim, kötü kalpli esmer kızı aylardır düşünmüyorum. Geçenlerde evlilik fotoğraflarını gördüğümde hiç bir şey hissetmemem, 1o yıldır aslında bir yabancıyı, tanımadığım bir insanı düşündüğümü gösterdi. Garip bir katharsis değil mi?

***Şimdi sanki artık sıfırdan başlıyor gibiyim. Asıl merak ettiğim şey, 10 yıl önce yaşadığım reddedilme sonrası hep güvenli oynamam, seçilmeyi seçmem, şimdi yeni girdiğimi düşündüğüm dönemde de devam edecek mi? Yoksa sıfırdan başlama ve arınma diye düşündüğüm şeyler başka bir illüzyon mu? Bunu yaşayarak görmekten başka bir yol yok.

***Çalışmayı hala sevmiyorum, ama işimi sevmeye başladım. Bunda artık daha fazla ameliyat yapmaya başlamamın etkisi büyük, bir de yaptığım işe daha iyi hakim olmak güzel. İhtisasın yarısından fazlasını bitirdim. 2 yıl nasıl geçti anlamak zor. Artık yarıyı geçtiğimize göre geçen her gün benim İzmir'den ayrılmamı yaklaştırıyor. Asistanlığın bitmesini ne kadar çok istiyorsam, bu şekirden gitmeyi de o kadar az istiyorum.

***Bu şehirdeki 10. yılıma girdim ve artık fazlasıyla benimsediğimi hissediyorum. İzmir benim bir parçam artık. İhtisas bitince gideceğim herhangi bir şehirde, ki bu benim doğup büyüdüğüm Diyarbakır bile olsa, bu kadar kendim gibi hissedeceğimi düşünmüyorum. Daha önceki yazılarımın birinde bahsettiğim gibi şehri kişiseleştirmek önemli. kendine ait mekanlarının olması, gittiğin mekanlardakilerin seni tanıması. Müşterilikten, müdavimliğe hatta arkadaşlığa geçmek... Bunlar ancak yıllar içinde oluşabilecek şeyler. Üsküdar çaycısı, Kaos, Boombox, Bios, Mavi... Bu şehir bunları da barındırıyor. İzmir, coğrafi sınırları, nüfus istatistikleri, kızlarının güzelliği, körfezi, yüzlerce kez arşınladığım caddelerinden ibaret değil. Acaba şehri sevdiren fiziki ve sosyal ortamı değil de, kişisel mekanlarımız ve içindeki insanlarla kendimize oluşturduğumuz küçük habitat mıdır?

***Bu gece itibariyle tatilim başlıyor. Bu seferden sonra, bir daha uzun bir süre Avrupa'ya gitmeyeceğimi düşünürsek, gayet yeterli bir plan yaptığımı düşünüyorum. 12 günde sırasıyla Berlin, Stockholm, Riga, Talinn, Helsinki ve Milano. Yorucu ama tatmin edici olacak. Geçen yıl yaptığım gibi her gün ayrı bir Blog yazısıyla tatilimi anlatacağım, zira yazıları gezi sonrasına bırakınca külfet halini alıyor.

***Dediğim gibi, yeniden yazmak güzel. Bir süre buraları tatil yazıları dolduracak. Sonra Ekimle beraber yeni yıla girmiş olacağız. (Benim için yeni yıl yıllık iznimin son günü başlar) Hem Ekim benim ayım nasıl olsa...

1 yorum:

  1. bu kadar zamandır doktor olduğunu idrak edememişim..

    selam meslektaş;)

    YanıtlaSil