14 Ekim 2012 Pazar

October Swimmer- On The Road: Gün 6 Rock werchter- Pearl Jam


 29/06/2012, Werchter

Güneş çadırın içini adeta hamam gibi yapmıştı. Değil uyumak, içeride kalmak bile zordu. Henüz erken olmasına rağmen kendimi dışarı attım, en azından duş sırası çok uzamamış olacaktı. Jana hala uyuyordu. Yaklaşık 15 dakika duş için bekledikten sonra, ki Rock werchter için mucize kısa bir süredir, duş alıp kendimi temiz hissettim. Marketten aldığım meyve kruvasan ve sütle kahvaltımı yaptım. Ilık hava,  hafif çiselemeye başlayan yağmurla çok güzel bir kombinasyon oluşturmuştu. 

Çadıra döndüğümde Jana uyanmış, Kristi'nin de uyanmasını beklerken bir şeyler atıştırıyordu. Meksikalı çocuklar çoktan festival alanına gitmişlerdi. Jana 2'den sonra beraber festival alanına gitmemizi önerdi, Çadırın içi sıcaktı, illa ki güneşin altında kalacaktım. Müzik dinlerken güneşin altında kalmayı tercih edip, önceden tek başıma gitmeye karar verdim. Gelince haber vereceklerdi...

Rock werchter bu sene daha da büyümüş, Ana sahne, Pyramid Marquee ve son eklenen The Barn ile sahne sayısı 3'e çıkmıştı.  Her şeyin sayısı arttırılmış, alan genişlemişti. Pyramid marquee'nin açılış konseriyle ben de RW 2012'nin siftahını yaptım. 45 dakikalık güzel bir  Eastern Conference Champions performansı sonrası Miles Kane ve Wiz Khalifa(Evet, gerçekten... İlginç bir deneyim oldu ama) için diğer sahneleri gezdim. 

ECC
Saat 5 gibi Gossip sahneye çıktı ve hiç beklemediğim kadar güzel bir performans izletti. Bu esnada jana mesaj atmış, nerede olduklarını tarif etmişti bile. Biraz gezinip göz ucuyla onları buldum, ancak bir süre daha tek başıma müzik dinlemek istediğime karar verdim, ya da kendimi öyle ikna edip yanlarına gitmedim. Saat 6 civarı Barn'da The Temper Trap çıkacaktı ve İzi'yle orada buluşmak üzere sözleşmiştik. Hatırı sayılır bir çaba sonucunda nihayet İzi ve Djarum Black paketleriyle buluştuk. The Temper Trap en çok daha önce hiç görmediğim dinlerken hiç öyle hayal etmediğim solisti Dougy Mandagi ile şaşırttı. Sweet Disposition çalarken Levo ve diğerlerine nispet tweetleri attık. Hakkını vererek 1 saat çaldılar. Her şey güzel gidiyordu, sonra Lana Del Rey çıkıp şu güzel ortamı bozmasa iyiydi.

Sahne duruşu ve canlı performansı çok kötüydü. Geçen kış bir iki şarkısına dilendiğim kadının balonu oracıkta bir kaç şarkıda patlamıştı benim için zaten İzi'nin beraber geldiği diğer arkadaşları da gelince bir kaç şarkıdan sonra dayanamayıp çıktık. Pearl Jam'den önce sadece bir konser kalmıştı ve biraz takıldıktan sonra artık sahne önünde gidebildiğimiz kadar ileriye gitmeyi denemeliydik. İki sahne arasında bir süre takıldıktan sonra ana sahneye yöneldik. Pearl Jam'den önce dEUS çalıyordu. Belçikalı grup hiç fena değildi, ancak talihsizlerdi, zira festival alanındaki Belçikalılar hariç herkesin aklında Pearl Jam vardı. Hepimizin moodu yükselmişti. Aylardır beklediğimiz Pearl Jam için hazırdık. 

The Temper Trap
Eddie Vedder saat on buçuğu biraz geçe sahnede göründü. Dev ekranda yüzünü görmek beni sevindirmişti, ancak aynı zamanda şu efsane videodaki genç Eddie Vedder değildi artık ve ben bununla o an yüzleşiyordum. Ne kadar yanıldığımı o bir buçuk saatte gösterecekti  Do the Evolution ile başladılar sonra sırasıyla got some, interstellar overdrive, corduroy, elderly woman behind the counter in a small town, given to fly, world wide suicide, comatose, even flow, ole, the fixer, spin the black circle, daughter, just breathe, why go, jeremy ile devam edip better man ile bitirdiler. Sahneye tekrar çağırılınca gelip public image, alive, Rockin' in the free world coverı ve en son yellow ledbetter ile bitirdiler.  Her şeyi yaptı Eddie Vedder. Ön sıraya inip herkesle el sıkıştı, elindeki şarabını ikram etti, sahneye kardeşi ve çocuklarını çıkardı... Black çalmayarak üzdü, ama elden bir şey gelmiyordu. Netice olarak beklediğim her ana değmişti onları sahnede görmek.

Saat yarıma gelirken Pyramid marquee'de Beirut'a yetiştik. Ancak hepimizin aklı hala Pearl Jam'deydi. Beirut da aynı talihsizliği yaşıyordu. Hangi şarkıları dinlediğimi bile hatırlamıyorum. Damla'ya verdiğim sözü tuttum en azından, onu arayıp bir şarkı dinlettim. Hangi şarkıyı dinlettiğimi bile o sonra söyleyince hatırladım desem? Beirut bitince İzi ve arkadaşları otele ben ise çadırıma yöneldim. Çadıra giden iki kilometre boyunca kendi kendime gülümsüyordum. Çadıra girmemle uyumam arası sadece saniyeler sürdü. Jana'nın çadıra girmesi, yan çadırdaki gürültücü ergen Belçikalılar, hiç bir şey beni uyandırmadı. Çok güzel bir uyku çektim. Ertesi gün Jana, uyurken gülümsediğimi söyleyecekti...

1 yorum: