17 Eylül 2010 Cuma

October Swimmer Italya'da: Gun 4


14/09/2010 Messina

Uyandigimda saat 9 olmustu bile. Basimin agrisindan, ickiyi fazla kacirdigimi anladim. Halbuki icilecek, sarhos olunacak bir gece gecimemistim bile. Dus alip kendimi sokaga attim. Kaldigim konuk evinin karsinindaki barda(evet, italya'da bar kafe restoran kavramlari birbirinin icine girmis durumda) klasik Italyan kahvaltimi yaptim.
Artik otobus garajina dogru gitmek gerekiyordu 20 dakika yurudukten sonra Messina'ya gitmek uzere otobusume bindim. Bir gunluk Catania macerasinin sonuna gelmistik.
Yol boyunca masumiyet muzesini okumaya devam ettim. Kitabin sonu yaklasiyordu ve Orhan Pamuk'un hulyali karakteri her zaman oldugu gibi kendi olabilme sancilari icinde kivranirken, caresizce bir kadinin pesinden kosmaktaydi.
Saat 12'yi biraz geciyordu ki otobus Messina tren istasyonunun yanina yanasti. Burada, 4 yil once Londra'dayken tanistigim, daha dogrusu bir kongrede beraber bulunup iyi anlastigimiz Federica'yla gorusecektim. Bir telefon bulup onu aradim. Hastaneden 1 saat icinde cikacagini ve o zaman tren istasyonunun onunden gelip beni alacagini soyledi. Universite hastanesinde Gastroenteroloji ihtisasi yapiyordu.Ben de bu firsati kendime kalacak bir yer ariyarak kullandim. Girdigim turizm burosunun yonlendirdigi iki kotu otelden, biraz daha temiz gozukeninde kalmaya karar verdim. 40 euro verdigim oda, bir onceki gun Catania'da 38 euroya kaldigim odayi aklima getirip canimi acitti, zira tamam yatak genisti ve banyom odanin icindeydi, ama onun disinda odanin hali icler acisiydi. Olsundu, zaten gece bir kac saat uyuyup sabah 9 otobusuyle Palermo'ya donecektim.
Saat 2'ye dogru Federica, gri Fiat Punto'suyla beni gelip aldi. Saclari biraz kisalmis, biraz daha kilo almisti onun disinda pek degismemisti.
Sehir gezimize sehrin ana katedrali duomo di messina'yla basladik. Katedralin en ilginc yani, can kulesiydi. Norman mimarisiyle yapilan bu kulenin digu duvarinda 15 yy'dan beri islev goren mekanik takvim, guney duvarinda ise, gunun her saatiyle degisen, bol sembolizm iceren mekanik heykeller vardi. kilisenin icini de bir kac dakika gezdik, asiri sessizlik beni urpertti. Disari ciktik.
Ikinci duragimiz sehre ve denize panaromik olarak firsati veren Monte Alto(yuksek dag) kilisesiydi. Kilisenin icine giremedik, zaten manzara icin oradaydik ve sehre hakim bu yuksek tepenin uzerinden Messina'yi Italya'dan ayiran bogazi ve inanilmaz yakin anakarayi, karsida gorunen Calabria sahilini; Messina'ya yanasmaya calisan yuk gemilerini, karsi kiyiya vizir vizir calisan irili ufakli vapur ve feribotlari izledik. Bankta oturup hayatlarimiz hakkinda konustuk.

Federica, daha sonra onunden gecerken bana gosterecegi, sehrin dogu kiyisinda, merkeze uzak kalan kisminda, sahilde ailesiyle yasiyor. 3 yildir ihtisas yapiyor ve Roberto isminde bir ortopedistle bir suredir beraber. Gelecek hakkinda ufak kaygilari olsa da, hayatinda her seyin yolunda gittigini her haliyle belli ediyordu.


Sirada Federica'nin en cok huzur buldugunu soyledigi, sicilya adasinin en kuzey kismi, "il punto di Sicilia" ya da "il pilone" olarak bilinen yer vardi. 15 dakikalik araba yolculugu sonrasi, guneslenen ve yazin bitiyor olmasindan dolayi huzunlu gorunen bir kac insanin oldugu bir plaja geldik. Bir kac dakika yurudukten sonra Federica, buyuk bir ciddiyetle ve sanki o an vahiy gelmis gibi, oturacagimiz yere karar verdi. Bana her yeri ayni gorunen bu plajda, o nokta, onun her zaman oturdugu yer olmaliydi. Bir yorum yapmadim, zira ben de buyuk bir askla aliskanliklarima bagliydim.

Boylece, yaklasik 2 saat boyunca il pilone dedikleri eskiden karsi kiyidan gelen elektrik tellerinin adaya varis noktasi olan, simdi o kablolar suyun altindan geldigi icin sadece, oylece orada duran uzun diregin altinda oturduk, sicilya'nin o guzel denizini izledik ev kimi zaman italyanca, kimi zaman ingilizce konustuk. Sanirim o iki saat benim bu gezi boyunca gecirdigim en iyi iki saatti.
Sehre donerken yolda dondurma icin durduk. Iki adet birbirine ve ayni zamanda denize de baglantisi olan gollerin kenarindan gectik ve sehre vardik.

Gorulecek son yerler universite ve mahkeme binasiyla 10.yy'da insa edilen ve fazlasiyla arabik etkiler tasiyan Catalani kilisesini girduk. Kilise, 1600lu yillardaki deprem sonrasi normal yer seviyesinin altinda cokmustu. Ya da sehir yukselmisti... Uzunca bir sure park yeri aradiktan sonra, once Federica'nin cocukluk arkadasi Umberto ve onun kiz arkadasi Caterina, sonra da Federica'nin erkek arkadasi Roberto ile bulustuk.
Yemek oncesi beni sadece Sicilya'da bir barmenin yapabildigi ve ismi saigon olan oldukca sert bir icki icmek icin bir bara goturduler. Gercekten de sertti, zira sonra Italyanca'min daha akici bir hale geldigini gordum. Yemege ise il Siciliano adli bir restoranda oturduk.
Duvarinda sicilya diyalektiyle komik aforizmalar yazan bu restoranda her seyi tatmami istiyorlardi. Sicilya misafir perverligini gostermek icin neredeyse butun menuyu siparis ettiler ve ayrica gelen bos tabaklarimiza yemek alarak sanki evde yiyormuscasina bir aksam yemegi yedik. Midyeli spaghetti ve sicilya sarabi guzel bir kombinasyon oldu.

Yemek sonrasi biraz yurudukten ve barin birinde ayakustu kahvelerimizi ictikten sonra arabalara bindik ve tekrar sehrin tepe kisimlarina tirmandik. Messina'yi bir de aksam isiklariyla izlememi istiyorlardi. Hakliydilar...

Beni otelime biraktiklarinda saat 12'yi geciyordu. Yaklasik 12 saat suren bu geziden sonra hepsiyle birer eski arkadasmiscasina sarilarak vedalastim ve odama cikarak kirli yatagima uzandim ve uyudum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder