26 Haziran 2010 Cumartesi

October swimmer tatilde: Gun 6



Marsilya(Oh no) 24/06/10

Saat 4 bucukta sinir bozucu alarmim benimle beraber odanin geri kalan
kismini uyandirdi. Cabucak giyinip evden firladim. Tren istasyonuna 15
dakika yurumem gerekiyordu.


Yolun kenarinda tum guzelligiyle bekleyen taksi bu yorgun insani
kandirmaya yetti. 3-4 dk sonra istasyondaydim. Havaalanina giden ilk
otobuse atladim. Yolda uyukluyordum...


Check-in sirasi bana yaklasiyordu. Biletim zaten elimdeydi. Pasaportu
da cikarayim, elimde dursun istedim. Ceket ceplerine, pantolon
ceplerine, cantanin en derinlerine baktim, yoktu.


Ayni islemi abartisiz bes alti defa daha tekrarladiktan sonra
caresizce siradan ayrildim. Bir koseye cokup aglamaya basladim(ahah
saka lan saka, takip ediyor musun gormek istedim). Uzerimde garip bir
sakinlik vardi, belki uykusuzluktandi ama sanki bunlarin hic biri
yasanmiyor gibiydi. Sanki ileride
kendi halinde duran ve ingilizce konusmayan havaalani
gorevlilerinden biri birazdan bana pasaportumu verecek ve ben de hic
bir sey olmamis gibi yoluma devam edecektim.


Bunlarin hic biri olmadi. Yapilabilecek seyleri dusundum. Ya otelde
unutmustum, ya da uyku sersemligiyle taksi ya da havaalani servisinde
dusurmustum. Once o otobusu, sonra taksiyi bulacak gerekirse otele
gusup bakacaktim.


Havalanindaki otobus bilet kosesindekilee zorla anlasabildik. Bana
beklersem o soforun buraya bir sonraki seferi getirecegini soylediler.
Ucak zaten kacmisti. Beklemenin bir anlami olmadigjndan tren
istasyonuna geri gittim.


İstasyonda indigim anda "o sofor" asagida, elindeki pasaportumu bana
dogru sallayarak bekliyordu. Bildigim butun tesekkurleri ettim adama.
Ucagimin kactigini ogrenince cok uzulen soforu, ilgunc bir sekilde ben
teselli etmek zorunda kaldim. Hemen otele geri dondum


Pasaportum bulunmustu, bu harika bir gelismeydi. Yine de ucagim
kacmisti ve bir sonraki hamlemi planlamak zorundaydim. İnternetten
pegasusun marsilya istabul ucuslarina baktim. Yer yoktu, olsa belki
orada bitecekti tatilim. Yarin icin eindhoven'a ayni saatteki bileti
aldim. Tek farki 6 kat daha fazla odemem oldu. Hosteldeki elemanlarla
bir gunluk odeme daha yaptim ve artik uyuma zamaniydi. Saat kacta
uyanacagim umrumda degildi.



Ogleden sonra uce dogru uyamabildim ancak. Tekrar kendimi sokaga
attim. Yeni yerler kesfedesim yoktu. Bu durum surpriz olmustu ve
durust olmak geekirse hevesim kacmisti. Ben de aksama dek dun
dolastigim sokaklarda gezindim. Aksam ise Cedric'in tavsiye ettigi
L'ecallier adli balik restoranina gittim. Acilis olarak getirdikleri
buz ustunde cig kabuklu tabagini saymazsak gayet guzel bir yemekti.


Yemekten sonra hostele geri dondum. Diger sakinlerin hepsi de gun
boyunca oldukca yorulmus olacak ki, herkes salondaydi. Bir kac saat
sohbet ettik. Kanadalilar guzel insanlar. Hic aksiyle karsilasmadim
simdiye dek... İlginctir ki how i met your mother'daki kanada
sakalariyla oldukca egleniyorlarmis. Grupta İki tane de sci-fi geeki
mevcuttu onlarla da bolca bsg, fringe, lost, dexter geyigi yaptiktan
sonra ertesi gun artik ucabilmeyi umarak yataga gittim.

5 yorum:

  1. ben olsam bi köşeye çöker ağlardım.

    YanıtlaSil
  2. şu pasaport olayı okurken yüreğimi ağzıma getird.buna resmen "bal" denir! akıyor paçalarından adamın yahu ahah

    YanıtlaSil
  3. o değil de o buz üstünde gelen çiğ kabuklular için neler vermezdim... Erdem bundan sonra tatile beraber çıkıyoruz, biz birbirimizi tamamlamak için yaratılmışız :)

    YanıtlaSil
  4. Ya pasaportunu bulamasaydın ne yapacaktın?

    YanıtlaSil
  5. konsolosluklarda sürünecekti, ne yapacak? :)

    YanıtlaSil